18 diziler

Esta novela está basada en la historia de un adolescente llamado Ayasaka Rayan que estudiaba en una secundaria de Estados Unidos, pero cuando cumplió los dieciséis años fue obligado a irse a estudiar en una preparatoria en Japón. Aunque puede demostrar que es más inteligente que el resto de sus compañeros prefiere mantenerse neutro ante sus ojos, pero el presidente del consejo estudiantil hará que Rayan demuestre de una forma u otra quien es realmente sobre todo para ver si es capaz de hacer que su clase llegue al rango más alto en la preparatoria, de no poder hacerlo será expulsado y el presidente revelara su identidad a toda la preparatoria porque en realidad Rayan fue parte de un proyecto para crear al genio perfecto donde también fue derrotado por una sola persona la cual quiere derrotar cuando vuelvan a verse.

Reincarnated with a forgotten past our yet-to-be-named protagonist finds himself reincarnated in an unfamiliar body and world.

Genç bir çocuk huzur içinde yaşıyordu. Fakir ve yalnız olmasına rağmen, sahip olduğu şeylerle mutluydu. Ta ki bir gün, bir kız onun yalnız hayatına girene kadar, hayatını yaşamaya değer kıldı. Ancak, dünyada tek ailesi olarak gördüğü kız gizemli bir hastalığa yakalandığında bu da uzun sürmedi! Sonunda, Küçük Kız Kardeş'ini kurtarabilmek umuduyla, ebeveynlerinin evini, onlardan kalan son anıyı sattı. Onu kurtarabilirse ve hayatında ilk kez bu trajediyi durdurabilirse gecekondu mahallelerinde bile yaşamaya razıydı! Ancak kader ona bir oyun daha oynadı; açgözlü bir dükkân sahibi ona sahte ilaç satıp, ebeveynlerinin evini sattıktan sonra elde ettiği tüm parayı dolandırdı! Köşeye sıkıştırıldıktan sonra, o hain insanlardan nefret etti; adaletsiz hayattan nefret etti ve hatta Cennet'in kendisinden bile nefret etti! Nefret ve çaresizlik anında, gökyüzüne haykırdı, "EĞER GÜCÜM OLSAYDI, CENNET'TEN BİLE ÇALARDIM, TIPKI ONUN HERKESİ BENDEN ÇALDIĞI GİBİ!" Ancak, bu çocuk, bu saçma dileğin bir gün sistem denilen bir şey tarafından yerine getirileceğini ve onu bir HIRSIZ yolunda yürümeye zorlayacağını bilmiyordu! Cennet'in kendisi tarafından hor görülen ve nefret edilen bir yol!

Çocukluğunu zincirlerle hapsedilmiş olarak geçiren Alice, ne sevgiyi ne de neşeyi bilen bir çocuktu. Yıllarca büyük iyilik adına işkence görürken ailesi tarafından hor görülen Alice, tüm hislere ve düşüncelere karşı duyarsızlaştı. Ta ki bir gün, siyahlar içindeki bir adam ona kaçma şansı sunana kadar. Bir zamanlar sonsuz bir cehennem hakkında yaygın söylentiler vardı; muhteşem ölüm ve korkunç fırsatlar diyarı. Aptallar onu aramaya çıktı, akıllı olanlar ise asla ona girişmedi. Sadece onun uğursuz gizemleri yeryüzüne döküldüğünde herkes onun adını duydu — Uçurum. Onun kanından tek bir damla, birisine gölgeleri kontrol etme, sesten hızlı hareket etme veya en güçlü adamdan daha büyük bir güç sağlayabilirdi. Yine de, hepsi bir bedelle geldi; kan her zaman onu tüketenlerin Uçurum'un bir parçası olmasını garantilerdi, bir istisna dışında — Alice. Kendi kanı tarafından dışlanan Alice'in kaderi, yaldızlı bir kafeste çürümekti. Fakat o kaderini değiştiren gün her şeyi değiştirdi. Hayatta ikinci bir şans, hayatını değiştirme ve ailesinden intikam alma şansı, Uçurum'un derinliklerine dalma ve kendi kaderini yönetme gücünü kazanma şansı verilen Alice, önünde açılan kaderin farkında olmadan adamın elini tuttu.

Everything changes from the moment two different personalities with the same name moved into the neighborhood. Lizzy was caught between a man she always waited for and a man she thinks it impossible for someone like her to be with, because he can never noticed her. Let me ask you, in between the impossible and the long awaiting, who will you choose?

she is a cheerful girl with a bubbly personality, who will do anything for her loved ones. But what happens when she stumbles upon a secret? one that would change her faith. Everything she ever thought she was and had is nothing but a web of lies conjured by her "so called family " will she remain her bubbly self and let faith decide what happens or will she take her own destiny into her own hands and decide her own faith.... ___________________ Excerpt: Fu yufer: Here is the contract. Go through it and if there is no problem sign it and we can get to work. Han bilu: erm...what is this clause that states I must perform my wifely duties mr fu Fu yufer : it is needed if you want to have a complete access to my resources Miss Han. Besides, you don't have to worry as am not in the least bit attracted to you. Han bilu: I hope you remember your words today Mr Fu..... ____________ What happens when Han bilu, a bubbly girl with an angelic face and voice meets Fu yufer a complete iceberg and CEO of a multinational company? Will she succeed in turning her faith around and beating those who hurt her at their own game? Will she resign herself to the said faith? OR will she go through an even more endless twists of faith?.... Join Han bilu aka 'Alexandra' as she goes through her journey in changing her faith.... ps: I'm a novel fanatic and this is my first attempt at writing a novel. I hope you all forgive me in advance for any grammatical errors and I'll try my best to take corrections. I hope you all help me out and support this novel, and I promise it will be totally worth your time and attention, thanks. Pls do spare a moment to leave your reviews of the novel. You can also add the novel to your library. Thanks in advance guys - signed *shameless Author* **The cover of the novel is not mine. Credit goes to the original owner **

Transmigrated to a wizarding world. 'But... what about the promise of wizards pursuing truth?' 'Why is it just a bunch of greedy people who seek power!' ... Passing guests, please come in and take a look; if it's not the right fit, then feel free to leave.

In a world ravaged by a mysterious, natural disaster, clouds pass over the Earth, transforming everything they touch into a bleak, black-and-white wasteland. Anyone caught in this monochrome zone vanishes, disintegrating into bluish-silver dust. Humanity becomes chaotic as the sky darkens and the clouds approach without warning. Amidst this disaster, a young girl must fight to survive and protect her loved ones. Racing against time, she struggles to outrun the clouds and keep her family and friends from disappearing into nothingness. With every passing moment, the world around her becomes less recognizable, and the only certainty is the ever-present threat of the vanishing point.

2056 Yılı, Yuan Jiang Su Jin bölgesindeki bir şehirde. Yıkılmış, parçalanmış altı katlı bir apartmanın tepesinde, savaş yeleği, askeri pantolon ve alaşımlı savaş botları giyen bir genç oturuyor. Sırtında bir altıgen kalkan var ve kanlı-gölge savaş bıçağı ile donatılmış. Çatının kenarında sessizce oturuyor. Bu sırada, parlak gökyüzü ışıldıyor ve ona doğru esen havanın içinde ferahlatıcı bir nefes vardı. Ancak, yıkılmış, terk edilmiş şehirde, ara sıra kalbinizin bir atışını kaçırmasına neden olan bir uluma dışında yalnızca sessizlik vardı.

Qin Yao opens her eyes and finds herself transmigrated from a post-apocalyptic world into the body of an ancient peasant woman. Her family consists of four stepchildren needing care. A good-for-nothing husband, who has nothing but looks, is causing a ruckus. They live in a thatched hut, without a grain of rice, the family is emaciated like refugees. If that wasn't enough, someone even comes to collect debts! Anger rises in Qin Yao's heart, and she kicks the wretched husband out, "Debt collector, feel free to just beat him to death!" The four stepchildren: !!! With the world quieted, Qin Yao rolls up her sleeves to revive the family. Hunting, carrying bags, fighting bandits, she's an expert in all. But facing the fields, with her back to the sky, and her face to the earth, even a top-tier fighter from the post-apocalyptic world waves her hand: Can't take it! Really can't take it! Qin Yao scratches her head: In the ancient times where agricultural taxes are extremely high, how can I avoid farming? At this moment, the lazy husband who was sent away to die (twisting and crawling) (struggling to stand up) (screaming and roaring): My dear! I think I can be saved!