Alfaya Karşı Gel
Büyük Savaş'tan iki yüzyıl sonra, insanlar ve kurt adamlar arasında nihayet barış sağlandı, ya da herkes öyle sanıyor. Kurt adamlar tanrılar gibi hüküm sürüyor ve insanlar yeni dünya düzenindeki gerçek yerlerinden habersiz bir şekilde mutlu yaşıyorlar.
Bu kırılgan dengeyi korumak için, her yıl çeşitli bölgelerden bir avuç "şanslı" insan, şan, statü ve elitlerle kaynaşma şansı vaat eden prestijli bir kurum olan Lunaris Akademisi'ne katılmak üzere seçiliyor. Seçilenler, güçlü alfalarla evlenip luna olarak yükselmeye yazgılı şanslı azınlık olarak övülüyor.
Bu yıl, herkesin şaşkınlığına rağmen, Violet Purple seçilenler arasında. Gözden düşmüş bir hayat kadını tarafından evlat edinilmiş yetim bir kız için bu, daha iyi bir yaşama açılan altın bir bilet, ya da ona öyle söyleniyor. Ancak Lunaris Akademisi, gösterildiği gibi bir cennet değil.
Violet ve diğer insanlara öğretilen her şey bir yalan. İnsanlar eşitlikten çok uzak; çok daha büyük bir oyunda piyon konumundalar. Akademi, yaldızlı bir kafesten başka bir şey değil ve öğrenciler, alfaların acımasız oyunlarında oyuncak olarak kullanılmak üzere kesime götürülen kuzular gibiler.
İşleri daha da kötüleştiren şey, Violet'in bu oyundaki en tehlikeli oyuncuların, Dehşet Dörtlüsü'nün dikkatini çekmesi: Kuzey Alfası, Güney'in Alfası, Doğu'nun Alfası ve Batı Alfası. Her biri diğerinden daha tehlikeli, daha çarpık ve daha güçlü. Ancak alfalar kendi aralarında da bölünmüş durumda, her birinin kendi ölümcül hırsları var.
Yine de, hepsinin gözü onun üzerinde.
Violet'in oyuna katılmasını, diğerleri gibi sıraya girmesini, ayaklarına kapananlar gibi olmasını, oyunları altında kırılmasını bekliyorlar. Ama Violet diğerleri gibi değil. Eğilmeyi reddediyor. Hepsine meydan okuyacak.